Selam. Hesapta yokken başlayan pazar servisi ilginç şekilde normal sayılardan daha çok ilgi görür oldu. Bu da beraberinde devam ettirme baskısını getirdi. Bi’ cumartesimiz vardı, o da yine bülten hazırlamakla geçecek 🫢
“Bu bülten pazar günleri neden benim markamın sponsorluğunda yayınlanmasın ki” diyen ajans ve pazarlama yöneticisi nereden ulaşacağını biliyor tabii ki.
Alive ‘25 bu ayın sonunda “tasarım ve üründe yapay zeka” temasıyla düzenlenecek iki günlük bir etkinlik.
Tasarım, teknoloji ve dijital dönüşüm ile ilgilenen herkesin bir şeyler kalabileceği Alive ‘25 özellikle UX/UI tasarımcıları, yazılım geliştiriciler, ürün yöneticileri ve dijital dönüşüm liderleri için biçilmiş kaftan. Hem yeni başlayanlar hem de alanında deneyimli profesyoneller için uygun içeriklerle dolu. Yani “katılım için belirli bir deneyim seviyesinde olmama gerek var mı” diye düşünmeyin 😊
Alive ‘25 bana ne katabilir?
Kurumsal strateji geliştirme: Tasarım sistemleri ve dijital dönüşüm süreçlerinde en güncel bilgi ve uygulamalar salonda sizi bekliyor. İş süreçlerinizi iyileştirmek ve stratejilerinizi güçlendirmek için harika bir fırsat.
Networking imkânı: Önde gelen dijital liderlerle birebir tanışma ve işbirliği fırsatı.
Pratik kazanımlar: Sadece teorik bilgilerin veya ayakları havada ‘tespitlerin’ konuşulacağı bir etkinlikten bahsetmiyoruz. Zaten temel iddiası ofise dönüşte işe yansıyacak bilgiler sunmak.
Pratikte yapay zeka: Yukarıdaki maddeye benzer şekilde işinize yapay zekayı nasıl entegre edebileceğinize yönelik somut uygulamalar da göreceksiniz.
👉 29-30 Mayıs tarihlerinde Point Hotel Barbaros'ta gerçekleşecek etkinliğe dair detayları ve açıklanan konuşmacıları görmek isterseniz kendi sitesine, geçen yılki buluşmanın nasıl geçtiğini merak ederseniz de aşağıdaki videoya göz atabilirsiniz:
💫 Bin yılda bir gerçekleşen bir doğa olayıyla başlayalım. İhsan Oktay Anar, felsefe hocası Ahmet Arslan için hazırlanan ‘ahde vefa’ çalışması kapsamında video röportaj verdi. 13 dakika da olsa kendisini konuşurken, gülerken filan görmek siz faniler için güzel olacaktır.
Ben kendisini Karşıyaka vapurunda hep görüyorum zaten 🕶
🎥 Haylayt kitlesinin Cannes ile ilişkisi daha çok yaratıcılık festivali düzeyinde ama bu hafta mevzu, beyaz perdeden ziyade kırmızı halıyla gündeme tutunan sinema festivali. Etkinlik yönetimi ilginç bir çıkışla “kadın davetlilerin biraz daha usturuplu giyinmesini, en azından transparan tercih edilmemesini” istedi. Bu da doğal olarak tartışma yarattı: Bir yanda “kadının ne giyeceğine karar vermeyen bi’ festival yönetimi kalmıştı” diye yükselenler, diğer yanda konuyu ‘dress-code’ gibi yorumlayıp normal görenler…
Açıkçası bağımsız sinema seven yanım bu festivalin birkaç yıldır Bella Hadid ve transparan kıyafetleriyle ‘reklam edilmesini’ acı verici buluyordu. Hatta Hollywood'laşma kaygım da vardı. Üniversite kantininde berbat çay içip sinema konuşan ateşli bir üniversite öğrencisi olmadığım için bu kaygım filan çabucak uçup gitti. Sonuçta show business.
Cannes Film Festivali'ne dair üç link bırakıp sonraki konuya geçiyorum.
Altyazı festivali Cannes günlükleri başlığı altında takip ediyor.
Burada bolca kırmızı halı fotoğrafı var.
Şurada da Cannes'da gösterime giren filmlere dair Deadline incelemeleri var.
👩👦 Geçen pazar Anneler Günü'ydü ya, önceki yıllardan farklı olarak annelik ve aile ekseninde kafa açan yazılar paylaşıldı. Toplum ve bireyin dönüşümüne dair emareler taşıdığından bu yazılar benim için ekstra ilgi çekiciydi.
İlki, Rast'ta Gökçe İçelli imzasıyla yayınlanan ve yalnız anneliği konu alan “Bir kol bir de kafa lütfen” başlıklı yazı. Yalnız anneliğin güzel taraflarının sıraladığı bölümde geçen “söndürülmemiş ‘kız neşesi’nin devam etmesi” cümlesi epey vurucu geldi bana. Neşe katli en büyük insanlık suçlarından biri sayılmalı. Hele ki neşenin ve hevesin nadiren uğradığı evlerde…
İkincisi daha sertti. Psikolog Tuğçe Isıyel “Baba yaralarından büyümek: Şefkatli de olsa artık bir 'baba' istemiyor olabilir miyiz” başlıklı yazısında elini korkak alıştırmadan ezber kırarak ilerlemiş. Katılmak, katılmamak bir yana, kafa açtığı kesin. Metinde şöyle bir paragraf da var:
“…Belki de baba fantezisini de, baba travmasını da bir kenara bırakmamızın vakti gelmiştir. Travmaya yapışıp kalmak da büyümeye direnç çünkü. İnsan en çok yarasından büyüyor, yarasından hissediyor, yarasından iyileşiyor. O yaranın biz kabul etsek de etmesek de ruhsallıkta mutlaka bir işlevi oluyor…”
Daha önce paylaştığımız pozitif erkek temsili meselesini de hesaba katınca önümüzdeki Babalar Günü iletişimciler için biraz iddialı geçecek gibi görünüyor.
Bu damardan devam edelim. “Türkiye'de 20 milyon kişi hiç evlenmedi.” İki hafta önce DW Türkçe'nin YouTube kanalında paylaşılan video haberin başlığı bu. Görüşlerle süslenen haberde yine toplumun ve bireyin dönüşümüne ilişkin ‘doneler’ bulmak mümkün.
😎 Influencer kavramı da mini dönüşüm sürecinde. Son iki haftada bu minvalde en az 5 tane esaslı içerik görüp kenara ayırdığımı söyleyebilirim. Hepsinin de bir yerinde ‘burnout’ kelimesi geçiyor. Wired da influencer tükenmişliğine dikkat çekmiş. Abone değilseniz okuyamazsınız ama önemli değil. Konu zaten bu tükenmişliği gidermeyi taahhüt eden bir girişim.
Eskiden “bir şey varsa onun yetişkin filmi de vardır” derlerdi. Şimdi bir şey varsa onun spesifik bir ‘start up'ı da mutlaka var. Influencer tükenmişliğini giderme girişimi kimin aklına gelir 🤷♀️
Şaka bir yana, meseleyi influencer değil de creator ekseninde ele alınca çok da yersiz bir hamle değil. Zira içerik üreticiliği ve yayıcılığı beraberinde birtakım mental sorunları da getiriyor. İşte CreatorCare adlı oluşumun da iddiası bu içerik üreticiliği anksiyetesini birebir terapi seanslarıyla gidermek.
Öyle demeyin. Şu Haylayt'tan kazandığımın yarısını terapiste, kalan yarısını da Urla'daki kolpacılık puanı yüksek dinginlik kamplarına yatırıyorum. İkisinden biri beni kandırıyor gibi ama, bakalım 😊
📲 “Modern çağda bildirim anksiyetesi, birbirine tamamen zıt iki biçimde hayat buluyor. Kimi, bitmek bilmeyen bildirimlerin yarattığı bilişsel yükten şikayet ederken kimi de bildirim eksikliğinden huzursuz oluyor. Bu yaygın anksiyete hâli, sessizliği çağın yeni lüksü hâline getiriyor.”
Doğa Yurduneri Quando'daki yazısında bildirim anksiyetesini işlemiş. Bildirim üzerine daha çok yazı yazılmalı, daha çok tespit yapılmalı. Sonuçta hepimiz adeta birer Pavlov'un köpeğiyiz.
📸 Bant Mag genç fotoğrafçı Dilara Tan ile bir soru cevap gerçekleştirmiş. Kendisini tanımıyor(d)um. Zaten esas ilgimi çeken şey içeriğin formatı. Yazılı sorulara fotoğraflı cevaplar yeni bir format değil elbette ama cevap veren fotoğrafçı olunca daha bi’ güzel olmuş.
😱 “Takip ne zaman tacize dönüşür? Stalking nedir?” Bu da +90'ın video haberinin başlığı. ‘Stalk’ sosyal medyanın hayata yayılışıyla daha az zararlı bir kavram gibi algılanır oldu. Burada sınır nedir, stalker ne zaman korkutucu olmaya başlar gibi sorular hala gri alanda. +90 işte bu grinin tonunu irdelemiş.
Haberin açıklamasında stalking kelimesi Türkçeye musallat olma şeklinde çevrilmiş. Böyle bakınca biraz ürpertici tabii. Töbe bismillah.
🎸 Müzik dünyasında Rock'ın hüküm sürmediği, popüler kültüre ilham olmadığı uzun bir süreçten geçiyoruz. Sebepleri tartışılır tabii ama ‘yerine gelen’ garabeti düşününce sonuçları acı verici… Diğer yandan, Dergy'de Ayşe Demir imzasıyla paylaşılan dosya olaya farklı bir açıdan bakmamı sağladı. “Rockstar olmanın bedeli: Kendini yok etme romantizminin anatomisi” başlıklı dosyadan bir bölüm:
“...Rockstar figürü, tarih boyunca sadece müzikle değil, yıkımın estetik bir temsiliyle var oldu. Bu figürün dağınık saçları, göz altı morlukları, sahnede parçalanan gitarı, kendinden geçmiş bakışları… Bunlar sadece bir ‘dağılma’ hali değil, izlenebilir ve hayranlık uyandıran bir görselliğe dönüştürüldü. Ne kadar kırılgan ne kadar kontrolden çıkmış, ne kadar ‘gerçek’ görünürse, o kadar ikonik oldu. Yıkım bir kriz değil, bir estetik strateji halini aldı…”
👀 Gülay Afşar Oksijen TV’de son yıllardaki favori komedyenim Baturay Özdemir ile sohbet etmiş. Güzel elbette ama – bu kısmı Baturay Özdemir'in ses tonuyla okuyun – Standupçılarla sohbet pek olmuyor ya. Böyle… Yürüyor ama akmıyor sanki. Sahnedeki gibi olmuyor.
Bazı listeler
2025 İlkbahar/Yaz ayakkabı trendlerine kapsamlı bir bakış >> Vogue
35 new movies to watch this summer >> IndieWire
Haftanın rotası: Bağdat Caddesi >> Oggusto
İstanbul'da bugünlerde görebileceğiniz sergiler >> BantMag
Bazı fragmanlar
Sihirli Annem: Hepimiz Biriz | 30 Mayıs'ta vizyonda
John Wick Dünyasından: Ballerina | 6 Haziran'da vizyonda
Genç Werther'in Acıları | 13 Haziran'da vizyonda
Nobody 2 | 15 Ağustos'ta vizyonda
Superman | 11 Temmuz'da vizyonda
F1 | 27 Haziran'da vizyonda
Yolluk
Demirkol'un Galaxy Rehberi'ne böyle programlarda pek göremediğimiz oyuncu Serdar Orçin konuk olmuş. İzlenir yani.
Durumlar böyle. Sonraki sayıda görüşmek dileğiyle, esen kalın.
İletişim: akin@haylayt.com