Pazar servisi -4
Yine okumalık, izlemelik, dinlemelik içerik önerileri. Ve yine hep iş dışı konularda 🍹
Selam. Depremin etkisiyle, bu bültenin okurlarını da içinde barındıran kitle yeni bir göç dalgasının eşiğinde. En azından kafa gündemi böyle. İstanbul'dan ilk taşınanlardan biri olarak bu gitme olayının fazla romantize edildiğine inanıyorum. Düşülen genel hata şu: Gitme eylemini, mevcut bütün sorunları halledecek bir deus ex machina gibi görüyoruz ve gidenlerin hep güzel hikayelerine odaklanıyoruz. Halbuki büyüklerimizin dediği gibi, “one man's fun is another's hell” olabiliyor. Hayatın alt üst olma ihtimalinden, peşin peşin hayatı alt üst ederek kaçmaya çalışmak… Uzun uzun kafa yormak gerekiyor.
Contentus olarak, bizim işimiz her projede hem markayı hem de markanın hedef kitlesini yakından tanımakla başlıyor. Çünkü içerik pazarlaması sadece “İçeriğiniz hazır. Eklememi istediğiniz başka bir şey var mı?” diyen bir yapay zeka robotundan daha fazlası. Çünkü çalışan içerikleri oluşturmak için “insanı, insana, insanca” anlatmanın ne kadar güçlü bir etki yarattığını her markayla adım adım zirveye çıkan yolculuklarımızdan biliyoruz. Bunun için de ister bir içerik ister yüzlerce olsun, kaliteden ödün vermeden “İşte bu!” diyene kadar ekibimizle çalışıyoruz.
Sizin için neler yapabiliriz?
Kurulduğumuz günden bu yana –içerik ajansı olarak– yeri geldi blog içeriklerinde, yeri geldi sosyal medyada, yeri geldi web site içeriklerinde markalarımızın derdini anlayan ve bu derde deva bulan olduk. Tabii bu da bizim için bir zevk. Teknik detaylarla da yazdığımız her içerikle kitlenize bir adım daha yaklaşmak ise işimizin en önemli parçası. Bu nedenle dijital dünyada sesinizi daha gür çıkaracak hizmetlerimizle kapsamlı çözümler sunuyoruz.
Tanışmak veya daha yakından tanımak isterseniz 👉 contentus.net
👀 Pazar servisinin ‘geçen haftayı toparlama’ iddiası yok. O açığı Aposto'nun 10 maddede bu hafta derlemesiyle kapatıp bültene öyle başlayabiliriz.
📬 Paris - İstanbul mektupları. Girişteki gitme konusuyla denk düşmüş bir yazı var Manifold'da. Eski zamanların yazar mektuplaşmalarının havasını verdiği için paylaşmak istedim.
“...Fransız taşrasında yaşamayı seçtiğimden beri iş bulmak zorlaştı (Sanki hayatımın önceki döneminde kolaymış gibi). Hiç olmadığı kadar sık aramama ve akla gelebilecek vasıf gerektirmeyen her işe başvurmama rağmen her gün bir ret yağmuruna tutuluyorum. Ya profiline anlam veremiyorlar ya da ‘yabancılık’tan kaybediyorum. Arada bazı kişiler boş bulunup birkaç aylık kontratlar imzalıyor benimle. Birkaç ay da bir işi öğrenip ondan sıkılmaya yetiyor da artıyor bile. Bugün beşinci günüm olmasına rağmen tezkeremi bekler gibi kontratımın bitmesine kalan günleri sayıyorum. Elli beş gün daha aynı işi yapacağımı düşünmek biraz güç…”
🧉 Siz muhtemelen matcha çayı akımını çoktan yakalayıp yudumlamışsınızdır ama “hep görüyorum, neymiş ki bunun olayı” diyenler için BBC Türkçe güzel bir özet geçmiş. Kendisi adeta günümüz içecek pazarlaması trendlerinin vücut bulmuş hali. Diğer benzer içecekler gibi o da kahve pastasına göz dikmiş durumda. Zaten söz konusu içerikte de şöyle sinsi bir cümle geçiyor:
“Dişte lekelere neden olan kahveye kıyasla ağız sağlığınız için daha iyi olabilir…”
☕️Bu arada kahve takriben kaç vakte kadar istenmeyen sağlıksız içecek sınıfına girer? Tüketicileri ne zaman ‘müptela’ olarak anılmaya başlar? Yerini kim, nasıl doldurur? Kahve üreticileri reklamcılarla birlikte topyekün bir mücadeleye girişir mi? Deli sorular…
Yukarıda içecek trendlerinden bahsettik. Beverage Industry'nin 2025 öngörülerinden bir paragrafa kulak verelim:
"...İkonik markaların klasik ürünlerini daha temiz içeriklerle yeniden tasarladıklarını göreceğiz, bunun yanında yeni markalar da işlevsel faydalar ve cesur tatlarla sınırları zorlayacak. Ayrıca talebe ayak uydurmak için daha fazla markanın prebiyotik ürünler piyasaya sürdüğünü görmeye devam edeceğiz; tıpkı Coke'un Simply Pop ve Pepsi'nin Soulboost ürünlerinde olduğu gibi..."
🖥 BluTV'nin Max’e dönüşümü tamamlandı. Ama medyada bundan sonra ne olacağına dair detaylı içerikler göremedik. Neyse ki Rast'tan Heja Bozyel, şirketin Türkiye ayağının yöneticileri olan Jamie Cooke ve Deniz Şaşmaz Oflaz ile bir röportaj gerçekleştirmiş. Ben de şu paragrafın altını çizmişim:
“...Biraz felsefi olacak ama ben son 1 yıldır kişisel olarak sosyal medya kullanmıyorum. İş için hâlâ ilgilenmek zorundayım tabii. İnsanların düşüncelerini ifade etme hakkı olduğuna inanıyorum. Ama aynı zamanda paylaşımlarında sorumluluk taşımaları gerektiğini de düşünüyorum. Sınırlı karakterle derinlikli tartışma yapmak zor. Bilhassa oyuncular açısından kötü. Her sabah binlerce yorum görmek çok demoralize edici olabilir – özellikle fiziksel görünüme yönelik olanlar…” [Jamie Cooke]
🖥 Bir röportaj da Fast Company Türkiye'den. YouTube CEO'su Neal Mohan televizyondan alınan payı ve bu yöndeki hedefleri vurgulamış. Başlık da iddialı: “YouTube artık yeni Hollywood.”
“...Oturma odasındaki ekran, pandemiden önce, 2019’da pandemi boyunca ve elbette pandemiden beri en hızlı büyüyen ekranımız oldu. Bu yüzden, bizim için çok büyük bir yatırım alanı. Birinci sınıf bir oturma odası deneyimi yaratabilmek için, cihaz üreticisi ortaklarımızla (bağlı televizyonları üreten kişiler) yakından çalıştık. Benim bakış açıma göre heyecan verici olan şey, bence daha yeni başlıyor olmamız. Önümüzdeki fırsat, özellikle de dünya çapındaki, çok büyük…”
🙄 Konuyu değiştirelim. Elimizde insanı arada bırakan bir tanımlama var: “Zorla çalıştırılan dolandırıcılar.” YouTube kanalı +90, Güneydoğu Asya'dan yükselen dijital dolandırıcılık belasının arka planına bakan bir video haber paylaşmış. Yüksek maaş vaadiyle kandırılıp pasaportlarına el konularak günde 18 saat çalıştırılan insanlar… Videoda “rahatsız edici şiddet görüntüleri” uyarısı var:
⌨️ Bi’ parça alakalı olabilir: Wired bu mevzulara meraklı insanlar için “The most dangerous hackers you’ve never heard of” başlığıyla esaslı bir dosya hazırlamış. Pazar gününü ‘karanlık tarafta’ geçirmek isterseniz birebir.
👱 Yer gök Trump - Musk ikilisiyle dolduğundan ‘yabancı basın'da okuyacak bir şeyler bulmakta zorlanır oldum. Axios'undan Quartz'ına kadar sevdiğim hemen her yer bu ikisinin dertleriyle meşgul. The Conversation'da tam da bunu anlatan bir dosya var: Trump fatigue. Yeni Zelanda özelinde, medyadaki Trump çılgınlığının insanları nasıl da haberlerden uzak tuttuğuna dair veriler ve şu harika isyan cümlesi:
“Trump, Trump, Trump and no real investigative news.”
❤️🩹 When did people stop dancing at the club? Bir de bu var evet. “Gençler diskodan çıkmıyor” diye şikayet edilen günlerden “gençler neden artık dans etmeyi sevmiyor” sorusuna geldik. Vox meseleyi sebep ve sonuçlarıyla uzun uzun ele almış. Olağan şüpheli elbette akıllı telefon. Yancıları da gençlerin alkole mesafesi, eğlence kültürünün değişmesi ve elbette parasızlık. Türkiye’de durum nedir bilmiyoruz. Benzer bir dosya olsa da okusak.
💰 Mezar taşı temizleme işi kuran 10 yaşındaki çocuk. Böyle yazınca ilginç gelmedi tabii. Hatta hepinizin gözünün önünde, 5 litrelik su bidonunu düşe kalka taşıyan kavruk çocuklar belirtmiştir. Ama olay İngiltere'de geçiyor. Büyükannesinin mezar taşını temizleyen Ben, ‘komşuların’ da böyle bir hizmete ihtiyaç duyduğunu fark etmiş ve “Guardians of Headstones” adlı bir site açarak yola koyulmuş. Ve o yol BBC ile röportaj yapmaya kadar uzanmış.
💰 Meag Cherry en sevdiğim yeni nesil habercilerden biri desem “o haberci değil ki” itirazı gelebilir. Öyle gri bi’ alanda kendisi. Morning Brew için ürettiği video içerikler “gerçekten böyle bir dünya da var” dedirtiyor. Amerika'daki kan ekonomisini araştırmak için ‘sahaya inerek’ hazırladığı bu haber de onlardan biri.
“Her yıl 20 milyon Amerikalı plazma satıyor, peki bu yasal mı olmalı? Ve neden kan bağışı ile plazma satışı tamamen farklı işliyor? İğne korkumu yenerek Amerikan kan endüstrisinin büyüklüğünü ve geleceğini keşfettim…”
Bazı listeler
İstanbul’un en güzel bahçeli mekanları >> Oggusto
Uluslararası Booker Ödülü finalistleri >> The Booker Prizes
The Rehearsal, Psycho Therapy ve bu hafta başka ne izlesek? >> BantMag
Max’te ilk kez izleyeceğimiz 50 yapım | Elçin Yahşi ve Burak Göral'ın seçimiyle >> Oksijen
Distopya temalı en iyi 20 yapım >> Kayıp Rıhtım
Durumlar böyle. Sonraki sayıda görüşmek dileğiyle, esen kalın.